Madde 2 – (Değişik: 15/2/2018-7099/7 md.)
• Bir kooperatif en az 7 ortak tarafından imzalanacak anasözleşme ile kurulur.
Madde 2 – (Değişik: 15/2/2018-7099/7 md.)
• Bir kooperatif en az 7 ortak tarafından imzalanacak anasözleşme ile kurulur.
Toplantı Tarihi:
Kooperatiflerin olağan genel kurul toplantıları her yılın ilk 6 ayı içinde (Haziran ayı sonuna kadar) ve en az yılda bir kere yapılması zorunludur. Olağanüstü toplantılar her zaman yapılabilir.
* Olağan genel kurul toplantısını ilk 6 ay içinde yapmayan kooperatifler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmaktadır.
Ortaklara Çağrı:
Genel kurul toplantısı için ortaklara yapılacak olan çağrı toplantı gününden en az 30 gün önce ve en çok 2 ay içinde yapılmış olması gerekmektedir. Çağrıda, birinci toplantıda çoğunluk sağlanamadığı takdirde, yapılacak olan sonraki toplantının tarihi, saati ve yeri açıklanarak yeni bir bildirime gerek kalmaksızın bir defada ortaklara duyuru yapılabilir. Toplantının ertelenmesi durumunda toplantılar arasında en az 7 ve en fazla 30 gün süre bulunması gerekir.
Temsilci Talebi:
Temsilci talebi için toplantıdan en az 15 gün önce Ticaret İl Müdürlüğüne genel kurul tarihi, yeri ve gündemi belirtilerek yazılan dilekçe ve aşağıda belirtilen gerekli diğer evraklarla birlikte başvurulur.
* İkinci toplantı için Müdürlüğümüze ikinci bir dilekçe ile yeniden temsilci isteminde bulunulması gerekmektedir. Sürelerin hesabında duyuru ve toplantı günleri hesaba katılmaz.
Aşağıda belirtilen evraklar genel kurul toplantı tarihinden en az 15 gün önce İl Müdürlüğüne teslim edilmeli ve bilgilerin tamamının eksiksiz ve doğru bir şekilde doldurulması gerekmektedir.
*1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 47. Madde hükümlerine göre yapılmak istenen toplantılarda 15 günlük süre aranmamakla birlikte bu durum yönetim kurulu kararı ve İl Müdürlüğüne başvuru dilekçesinde belirtilmelidir.
Aşağıda listelenen evraklar toplantı bitiminde Bakanlık Temsilcisine ya da 15 gün içerisinde İl Müdürlüğüne teslim edilmesi gerekmektedir.
D) Muhasebe usulü ve defterler:” başlıklı 89 uncu maddesi;
“Madde 89 – (Değişik: 15/2/2018-7099/9 md.) Kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin muhasebe usulleri ve mecbur olarak tutacakları defterler hakkında 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak tebliğ ile belirlenir.
Vergi Usul Kanununun bu hususlarla ilgili hükümleri saklıdır.” ve “F) Anonim şirket hükümlerine atıf:” başlıklı 98 inci maddesindeki;
“Madde 98 – Bu kanunda aksine açıklama olmıyan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.” düzenlemeleri gereği,
“(1) (Değişik: 26/6/2012-6335/8 md.) Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.
(4) Pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan defterler de ticari defterlerdir. (Ek cümleler: 27/12/2020-7262/27 md.) …” hükümlerinden belirtilen yönetim kurulu karar defterinin tutulması zorunlu olup,
TTK’nın “I - Belgelerin saklanması, saklama süresi” başlıklı 82 inci maddesinin birinci ve yedinci fıkrasında;
“MADDE 82- (1) Her tacir;
a) Ticari defterlerini, envanterleri, açılış bilançolarını, ara bilançolarını, finansal tablolarını, yıllık faaliyet raporlarını, topluluk finansal tablolarını ve yıllık faaliyet raporlarını ve bu belgelerin anlaşılabilirliğini kolaylaştıracak çalışma talimatları ile diğer organizasyon belgelerini…
sınıflandırılmış bir şekilde saklamakla yükümlüdür.
(7) Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir.(1) …” şeklinde belirtildiği üzere tacirler tarafından tutulması zorunlu olan ticari defterlerin, tacirin ihmali olmaksızın yangın, su baskını vb. afetler veya hırsızlık gibi sebeplerle zayi olması durumunda tacir tarafından zıyaın öğrenilmesinden itibaren 30 (otuz) gün içerinde -1/7/2022 tarihli ve 7417 sayılı Kanunun 55 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan ‘’onbeş’’ ibaresi ‘’otuz’’ şeklinde değiştirilmiştir.- “Zayi belgesi” almak üzere ticari işletmesinin bulunduğu yer mahkemesine dava açması gerekmektedir.
Tebliğ’in “Açılış onayı yapılacak defterler ve onay zamanı” başlıklı 13 üncü maddesinin birinci ve altıncı fıkralarındaki;
“MADDE 13 – (1) Tacirler tarafından fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defterinin açılış onayları kuruluş sırasında ve kullanmaya başlamadan önce, izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları ise defterlerin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar noter tarafından yapılır.
6) (Değişik: RG-1/12/2013-28838) Pay defteri ve yönetim kurulu karar defterinin yenilenmesinin gerektiği durumlarda açılış onayı yapılacak yeni defter, kullanımına son verilecek defterle veya zayi edilmişse zayi belgesi ile birlikte notere ibraz edilir. Yeni defterin açılış onayının yapıldığı sırada noter, eski deftere veya zayi belgesine, yeni defterin açılış onayının yapıldığını tarih ve sayıyı belirterek şerh düşer. Eski defterde veya zayi belgesinde söz konusu şerhi gören noter tekrar bir açılış onayı yapamaz…”
düzenlemeleri uyarınca kooperatiflerin yönetim kurulu karar defterlerinin, defterin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar noter tarafından onaylanması gerekmekte olup, söz konusu onay işleminin yapılabilmesi için ya eski defterin ya da mahkemeden alınacak zayi belgesinin (defterin zayi olması durumunda) açılış onayı yapılacak defterle birlikte notere ibrazı gerekmektedir.
Kooperatiflerce tutulması zorunlu olan yönetim kurulu karar defterinin zayi olduğu durumlarda yetkili mahkemeden alınacak zayi belgesinin notere ibrazının mevzuatla zorunlu hale getirildiği, söz konusu belge ibraz edilmeksizin yeni yönetim kurulu karar defterinin noter tarafından onaylanmasının hukuken mümkün değildir.
Hukuk Genel Kurulu 2014/169 E. , 2015/2347 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bigadiç Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 05/10/2011 gün ve 2011/384 E. 2011/527 K. sayılı kararın incelenmesi, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 04/04/2012 gün ve 2012/5773 E. 2012/8985 K. sayılı ilamı ile;
(…Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesinde, davalı kooperatifin müştereken ve müteselsilen kefil olduğu kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlattığı takibe vaki itirazın iptali, takibin devamı ile icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalı kooperatifin bireysel kredi sözleşmesinde kefaleti için Genel Kurul tarafından borçlanma iradesinin bulunmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı kooperatif ana sözleşmenin 7/1-I maddesinde “Kredi alınan banka, kurum ve kuruluşlara kooperatif tüzel kişiliğine ait taşınır ve taşınmaz malları ipotek ettirmek ve ortakları adına kefalette bulunmak” şeklinde hüküm bulunduğu görülmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü başlıklı davalı Esenli Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Ana Sözleşmesinin 6.maddesi gereğince kooperatifin amacı gösterilmiştir. Bu amaç doğrultusunda davacı bankadan alınan kredi için ayrıca Genel Kuruldan karar almak suretiyle müteselsil kefalette bulunma yetkisini aramak amaç dışında bir faaliyeti olmayan kooperatif için gerekmeyen bir işlemdir. Müteselsil borçluluk ve kefalette imzası bulunanların yetkili temsilci olmadıkları iddia olunmamıştır. Ana sözleşmenin 6 ve 7/1-I maddeleri gereğince davalının sorumlu bulunduğu düşünülmek suretiyle inceleme ve değerlendirme yapılması yerine yanlış ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddi bozmayı gerektirmiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı vekili, davalı kooperatifin ortaklarının kullandığı kredi sözleşmesine müştereken ve müteselsilen kefil olduğunu, ancak davalı ve diğer borçluların temerrüde düşerek borcu ödemediklerini, bu nedenle davalı ile birlikte diğer borçlular aleyhine icra takibine girişildiğini, davalının borca itiraz ettiğini ve icra takibinin durduğunu, ortakları adına kefalette bulunmanın tarımsal kalkınma kooperatifinin çalışma alanına girdiğini, bu nedenle itirazın iptali ile icra takibinin devamına ve alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin tarımsal kalkınma kooperatifi olduğunu, ana sözleşmeye göre ancak tarımsal nitelikli işlemler yapabileceğini, imzalanan sözleşmenin tarımsal bir kredi olmadığını, bireysel tüketici kredisi olduğunu, kooperatif genel kurulundan yetki alınmadığını, atılan imzaların kooperatifi değil imzayı atan temsilciyi bağladığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalı kooperatif yöneticilerinin bireysel kredi sözleşmesine kefil olduğu, tarımsal nitelikli bir kredi sözleşmesi olmadığı, kooperatif ana sözleşmesi incelendiğinde kooperatifin amacının tarımsal faaliyetlerle çerçevelendirildiği, bu nedenle yöneticiler tarafından temsil yetkisinin sınırlarının aşıldığı, genel kurul tarafından ortaklarla birlikte müteselsilen borçlanma kararı alınmadığı halde kooperatifin borç altına sokulduğu ve borçlanmanın kooperatifin kuruluş amacıyla bağdaşmadığı kabul edilerek, kooperatif ana sözleşmesinin 7/1-L maddesinde çalışma konuları arasında “ortaklık adına kefalette bulunmak” sayılmışsa da; bu maddedeki amacın kooperatifin kuruluş amacıyla sınırlı olduğunun kuşkusuz olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin kararı temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler tekrar edilip genişletilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarımsal kalkınma kooperatiflerinin amaçları doğrultusunda ortakları lehine kefalette bulunup bulunamayacağı, bireysel kredi sözleşmesine kefil olunmasının tarımsal kalkınma kooperatifi olan davalının amaçları ile bağdaşıp bağdaşmadığı, bunun sonucuna göre davalı kooperatifin takibe konu borçtan sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle işin esası ile ilgili yasal düzenlemelerin üzerinde durulması gerekmektedir.
Sınırlı Sorumlu Esenli Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Anasözleşmesinin '' Amaç '' başlıklı 6. maddesi;
''... Kooperatifin amacı:
a)Ortakların her türlü bitkisel, hayvancılık, ormancılık konularındaki istihsalini geliştirmek ve ihtiyaçları ile ilgili temin, tedarik, işletme, pazarlama, değerlendirme faaliyetlerinde bulunmak,
b)Ortakların ekonomik ve sosyal yönden gelişmelerine yardımcı olmak, iş sahası temin etmek,
c)Ortakların ekonomik gücünü arttırmak için tabii kaynaklardan faydalanmak, el ve ev sanatları ile tarımsal sanayinin gelişmesini sağlayıcı tedbirler almaktır.” şeklindedir.
''Çalışma Konuları'' başlıklı 7. madde;
''... Kooperatif, kuruluş amacına uygun olarak aşağıda belirtilen konularda gerekli gördüklerini seçer,
…l)Kredi alınan banka, kurum ve kuruluşlara kooperatif tüzel kişiliğine ait taşınır ve taşınmaz malları ipotek ettirmek ve ortakları adına kefalette bulunmak...” açıklamasını içermektedir.
Sözleşmenin 53.maddesi uyarınca;
''... Genel kurulun görevleri şunlardır:
…p)Proje konusu ve keşif bedeli de göz önünde tutulmak suretiyle yönetim kuruluna borçlanma yetkisi vermek, yatırım yapılması ve ortaklarla birlikte müteselsilen borçlanmaya karar almak…”
''Yönetim kurulu Temsil'' başlıklı 70. madde ile;
''…Kooperatifi temsile yetkili olanlar kooperatifin konularının sınırları içerisinde çeşitli işleri hukuki işlemleri, kooperatif adına yapmak ve kooperatifin unvanını kullanmak hakkına sahiptirler…”
Ayrıca 127. madde ile;
''... Bu anasözleşmede aksine açıklama olmayan hususlarda 3476 Sayılı Kanunla değişik 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu ile bu kanunun 98. maddesine atfen 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun genel hükümleri ile Anonim Şirket hükümleri uygulanır.”
1163 sayılı Kooperatif Kanununun konuya ilişkin 59.maddesi;
''... Temsile yetkili şahıslar kooperatif namına onun amacının gerektirdiği bütün hukuki işlemleri yapabilir.
Bu temsil yetkisinin sınırlandırılması iyi niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hiçbir hüküm ifade etmez. Temsil yetkisinin sadece esas müessesenin veya bir şubenin işlerine hasrolunmasına veya kooperatif unvanının birlikte kullanılmasına dair ticaret siciline tescil edilmiş olan kayıtlar saklıdır.
Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur…” şeklindedir.
Uyuşmazlığın çözümü yönünden 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun ''Temsil salahiyeti'' başlıklı 21. maddesinin de değerlendirilmesi zorunludur. Madde uyarınca;
''...Temsile salahiyetli olanlar şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haizdirler.
Temsil salahiyetinin tahdidi, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hüküm ifade etmez. Ancak temsil salahiyetinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine hasrolunduğuna veya müştereken kullanılmasına dair tescil ve ilan edilen tahditler muteberdir…”
Anılan mevzuat çerçevesinde somut olay ele alındığında; davacı banka tarafından davalı tarımsal kalkınma kooperatifinin ortaklarına bireysel tüketici kredisi kullandırıldığı, davalı kooperatifin ortakları yararına ve ortaklarının yanında kullanılan krediye müteselsilen kefil olduğu, tarımsal kredi kooperatifi ortaklarının temerrüde düşmesi üzerine, davacı bankanın ortaklar ve tarımsal kredi kooperatifi aleyhine icra takibine giriştiği, kullanılan kredinin tarımsal nitelikli kredi olmadığı, bireysel tüketici kredisi olduğu, kooperatif genel kurulundan yetki alınmadığı, atılan imzaların kooperatifi bağlamayacağı, imzayı atan yöneticileri bağlayacağı gerekçesiyle takibe itiraz edildiği anlaşılmaktadır.
Bu aşamada belirtilmelidir ki davalı kooperatif tarafından kredi sözleşmesini imzalayan kooperatif yöneticilerinin yetkili temsilci olmadıkları yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Dosya kapsamında bulunan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğünün yazıları, Esenli Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Karar Defterleri ve genel kurul kararlarından; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının damızlık sığır yetiştiriciliği projesi kapsamında davalı kooperatif ortaklarının davacı bankadan bireysel kredi kullandıkları, davalı kooperatifin de ortaklarına kefil olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı Esenli Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi 2008 yılı Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı incelendiğinde; beş numaralı karar ile ortaklar mülkiyetinde bulunan 300 başlık damızlık sığır yetiştiriciliği projesinin 2009 yılı yatırım programından uygulanması için yönetim kuruluna oy birliği ile yetki verildiği, altı numaralı karar ile söz konusu proje ile ilgili kooperatif adına borçlanma sözleşmeleri imzalama, bankalardan para çekme, yatırma ve diğer uygulamalarla ile ilgili yönetim kuruluna oy birliği ile yetki verildiği görülmektedir.
Toplantı Tutanağı incelendiğinde ise: altı numaralı karar ile uygulanmakta olan ortaklar mülkiyetinde 180 başlık damızlık sığır yetiştiriciliği projesi ile ilgili yönetim kuruluna borçlanma sözleşmesi imzalama, ortaklara kefil olma, bankalardan para çekme, yatırım vb. konularda oy birliği ile karar verildiği görülmektedir.
Şu durumda amacı üyelerinin ekonomik kalkınmasını sağlamak olan davalı kooperatifin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın hayvancılık ile ilgili destekleme projesine üyelerinin katılımının sağlanması amacıyla davacı bankadan kullandıkları bireysel kredi sözleşmesine kefil olması kooperatifin kuruluş amacıyla uyumlu olup, yetkili temsilcilerin bu amaç doğrultusunda imzaladıkları kefalet sözleşmesinden davalı kooperatif sorumludur.
Belirtilmelidir ki, yöneticilerin kullandığı yetki kooperatif genel kurulunun devir ve terk edemeyeceği yetkilerden de değildir.
Bu nedenlerle mahkemenin; yönetim kurulunun üyelerinin bireysel kredi sözleşmesine kefil olmasının kooperatifin kuruluş amacıyla bağdaşmadığı, kefalet sözleşmesinin imzalanabilmesi için genel kuruldan yetki alınması yönündeki gerekçesi yerinde değildir.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Yukarıda belirtilen nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
23.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
23. Hukuk Dairesi 2013/154 E. , 2013/323 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki yönetim kurulu kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı kooperatifin üyesi iken 2003 yılında istifa ettiklerini, istifaları kabul edilirken tekrar kooperatife üye olmak istenildiğinde 20 iş günü içinde ortak olarak alınılacağına dair kooperatifin karar aldığını, müvekkillerinin üye olmak için kooperatife başvuruda bulunup sermaye payını banka hesabına yatırdıklarını, üye olmak için tüm şartları haiz oldukları halde gerekçe gösterilmeden taleplerinin reddedildiğini, müvekkilerinin anasözleşmenin 9. maddesindeki şartlara sahip olduğunu ileri sürerek, yönetim kurulunun üye olma taleplerinin reddine dair kararın iptali ile müvekkilinin kooperatife üye olmasına hükmen karar vermesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, mahkeme kararı ile hükmen üye yapılması şeklinde bir uygulamanın yasada olmadığını, yönetim kurulunun 25.12.2009 tarihli kararının hukuka uygun olduğunu, davacıların anasözleşmedeki şartları taşımadığını, halen Bulak Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'ne üye olduklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacıların davalı kooperatif anasözleşmesinin 9/c maddesindeki şartları taşımadığından üyeliklerinin reddine dair yönetim kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, yönetim kurulunun üyeliğe kabul etmeme kararının iptali ile üyeliğin hükmen tescili istemine ilişkindir.
Davalı S.S. ... Kooperatifi'ne ait anasözleşmenin 5. maddesinde "Kooperatifin çalışma bölgesi ...dür" hükmü düzenlenmiş, yine aynı sözleşmenin ortaklığa girme şartları ve ek ödemelere ilişkin 9. maddesinin b bendinde "5. maddede belirtilen çalışma bölgesi içinde en az bir yıl ikamet etmiş olmak" aynı maddenin c bendinde ise" aynı bölgede başka bir tarımsal kalkınma kooperatifinin ortağı olmamak" hükmü düzenlenmiştir.
Mahkemece, davalı kooperatifin anasözleşme hükümleri değerlendirilerek bir hüküm kurulması gerekirken, ... ...ve ... Genel Müdürlüğü'nün hukuki bir bağlayıcılığı bulunmayan ve anasözleşmenin 9. maddesine aykırı düşen 21.12.2010 tarihli yazısındaki " ...bir şahsın çalışma bölgeleri farklı olsa da aynı anda iki tarımsal tarımsal kalkınma kooperatifine ortaklığı mümkün görünmemektedir" görüşüne ve aynı yöndeki bilirkişi raporuna itibarla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Mahkemece, davacıların farklı çalışma bölgelerinde aynı anda iki tarımsal kalkınma kooperatifine ortak olmalarının mümkün olduğu, 9. maddenin buna engel olmadığı gözetilerek, S.S. ...Kalkınma Kooperatifi ve S.S. ... Kooperatifi'nin aynı çalışma bölgesi içinde olup olmadığı, bu Kooperatifler aynı çalışma bölgesi içinde değil iseler, davacıların davalı kooperatifin çalışma bölgesinde en az bir yıl ikamet edip etmedikleri hususları üzerinde durulması, diğer anlatımla davalı kooperatif anasözleşmesinin 9. maddesindeki ortaklık şartlarını taşıyıp taşımadıkları araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
23. Hukuk Dairesi 2014/1339 E. , 2014/2142 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yenice(Karabük) Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 31/01/2013
NUMARASI : 2010/135-2013/12
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı kooperatifin üyesi olan müvekkillerinin aynı zamanda Karabük bölgesinde faaliyet gösteren B... Köyü Tarımsal Kalkındırma Kooperatifi'nin de üyesi olduklarını, davalı kooperatifin müvekkillerinden B... Köyü Tarımsal Kalkındırma Kooperatifi'nden istifa ettiklerine dair yazı istediğini, ancak müvekkillerinin her iki kooperatifin çalışma bölgelerinin farklı olması nedeniyle istifa etmediklerini, bunun üzerine davalı kooperatifin 06.08.2010 tarihli yazı ile müvekkillerinin ortaklıktan ihraç edildiğini bildirdiğini, ancak ihraç yetkisinin yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulda olduğunu, çıkarılma kararının ortağa tebliğ edilmek üzere on gün içinde notere tevdi edilmesi gerektiğini, her iki kooperatifin çalışma bölgelerinin farklı olduğunu ileri sürerek, müvekkillerinin ihracına ilişkin yönetim kurulu kararının iptal edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı kooperatif temsilcisi, 21.05.2000 tarihli genel kurul kararı ile yönetim kuruluna üyeler hakkında ihraç kararı verebilme yetkisi verildiğini, anasözleşmenin 9/c maddesine göre üyelerin aynı bölgede başka tarımsal kooperatife üye olamayacakları halde davacıların aynı çalışma bölgesinde faaliyet gösteren B.. Köyü Tarımsal Kalkındırma Kooperatifi'ne de üye olduklarını, ihraçların hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; G...Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nin merkezinin Y../Karabük, B.. Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nin merkezinin ise Karabük ili olduğu, bu nedenle iki kooperatifin aynı çalışma bölgesinde olduğunun açık olduğu, yönetim kurulunun genel kurul tarafından kendisine verilen yetkiye istinaden karar aldığı, davacıların aynı anda hem davalı kooperatife hem de dava dışı B.. Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'ne üye olamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, ihraç kararının iptali istemine ilişkindir.
Kooperatiflerde ortak olma koşullarının kaybedilmesi halinde ortaklık, kendiliğinden sona ermemektedir. Bu durumdaki ortağa çekilecek ihtarname ile kooperatifin aynı bölgede başka bir tarımsal kalkındırma kooperatifinin ortağı olmamak koşulunu ihlâl ettiği belirtilerek, bu kooperatiften ayrılması, aksi halde ihraç edileceğinin bildirilmesi ve uygun süre verilerek anılan ortak olma koşulunu sağlaması yönünde imkân tanınması, uyarının gereği yerine getirilmediği takdirde ihracına karar verilmesi gerekmektedir. Anasözleşmede ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nda anılan ortaklık koşulunu kaybedenler için ihraç öncesinde ihtar gönderilmesi öngörülmemiş ise de, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 27. maddesinde parasal yükümlülükleri için ihraç öncesinde aranan uygun süre verilmesi koşulunun, kıyasen uygulanması gerekir. Bu uygulamanın YHGK'nın 27.04.2010 tarih ve 16-149 E, 212 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, hayatın olağan akışına, iyiniyet kurallarına ve kooperatifin amacına uygun olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, 06.08.2010 tarihli yönetim kurulu kararı ile, ihtara rağmen adı geçen kooperatiften ayrıldığını belgelemeyen S.. U.., M.. U.., R.. U.., S.. U.., A.. İ..'ın (davacıların) üyeliklerinin düşürülmesine karar verilmiştir. Davalı S.S. G... Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'ne ait anasözleşmenin 5. maddesinde "Kooperatifin çalışma bölgesi G.. Köyü'dür" hükmü düzenlenmiş, yine aynı sözleşmenin ortaklığa girme şartlarına ilişkin 9. maddenin c bendinde ise" aynı bölgede başka bir tarımsal kalkınma kooperatifinin ortağı olmamak" hükmü düzenlenmiştir. Mahkemece, yönetim kurulu ihraç kararı içeriğinde sözü edilen ihtarın yazılı olup olmadığı, yazılı ise davacılara tebliğ edilip edilmediği davacı kooperatiften sorulup; davacılara tebliğ edilmiş bir ihtarnamenin bulunduğunun bildirilmesi halinde ihtarname ve tebliğ belgeleri istendikten sonra makul süre ve ihraç ihtarı içeren bir ihtarnamenin davacılara tebliğ edildiğinin tespiti halinde, davacıların farklı çalışma bölgelerinde aynı anda iki tarımsal kalkınma kooperatifine ortak olmalarının mümkün olduğu, 9. maddenin buna engel olmadığı gözetilerek, S.S. G.. Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ve S.S. Bulak Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nin aynı çalışma bölgesi içinde olup olmadığı, bu Kooperatifler aynı çalışma bölgesi içinde değil iseler, ihraç kararının anasözleşmenin anılan hükmüne aykırı olduğu sonucuna varılması ve davanın kabulüne karar verilmesi, aynı çalışma bölgesi içinde iseler şimdiki gibi davanın reddine; yazılı bir ihtarname bulunmaması veya yazılı bir ihtarname olup da davacılara tebliğ edilmediğinin ya da ihtarnamenin yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda makul süre ve ihraç ihtarını içermediğinin tespiti halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ :Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazların reddine, (2) numaralı bentte açıklananan nedenlere, temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararının tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Hukuk Bölümü 1998/22 E., 1998/24 K.
İDARİ İŞLEM NİTELİĞİ
KOOPERATİF YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİNE SEÇİLEN ADAYIN YERİNE BAKANLIKÇA RE'SEN ATAMA YAPILMASI
TARIM KREDİ KOOPERATİFİ YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİNE BAKANLIKÇA RE'SEN ATAMA YAPILMASI
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞINCA TARIM VE KREDİ KOOPERATİFLERİ BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİNE RE'SEN ATAMA YAPILMASI
1581 S. TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ VE BİRLİKLERİ KANUNU [ Madde 8 ]
1581 S. TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ VE BİRLİKLERİ KANUNU [ Madde 4 ]
"İçtihat Metni"
OLAY : Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin 24.6.1997 tarihinde toplanan Olağan Genel Kurulunda yapılan seçimler sonunda, davacının da aralarında yer aldığı Yönetim Kurulu Üyeleri ile Denetim Kurulu Üyeleri belirlenmiş ve sözkonusu Genel Kurul kararları ile tutanaklar, 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun 8. maddesi gereğince, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının onayına sunulmuştur. Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca:
a) 23.7.1997 gün ve ÖKM-2-403 sayılı yazı ile, 6. Bölge Birliğinin itirazları ile Bakanlıkça re'sen dikkate alınan hususlara göre, 1581 sayılı Yasanın 8. maddesinin Bakanlığa tanıdığı yetkiye dayanılarak 24.6.1997 tarihinde yapılan Genel Kurul tutanaklarının onaylanmadığı;
b) 1.8.1997 gün ve ÖKM-2-435 sayılı yazı ile, Genel Kurul tutanaklarının onaylanmamış olması çerçevesinde Birlik organlarının durumunun incelenmesinden ve Ankara Ticaret Sicili Memurluğundan alınan bilgiye göre, 28.8.1994 tarihli Genel Kurul toplantısında 1581 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca iki yıl (anılan maddede 24.6.1995 tarih ve 553 sayılı KHK. ile yapılan değişiklikle üç yıla çıkarılmış) için seçilmiş olan yönetim ve denetim kurulları üyelerinin görev sürelerinin dolması nedeniyle, ilk genel kurul toplantısına kadar görev yapmak üzere sözkonusu üyeliklere Bakanlıkça atama yapıldığı, adı geçen Merkez Birliğine bildirilmiştir.
Genel Kurulca seçilen davacı ve beş arkadaşı tarafından, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin 24.6.1997 tarihinde toplanan Genel Kurula ait kararların ve tutanakların kesinleştiğinin tespitine, Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulları Üyeliklerine birliği oluşturan kooperatiflerin temsilcileri olmayan şahısların atanmasına ilişkin 1.8.1997 gün ve ÖKM-2-435 sayılı Bakanlık işleminin uygulanmasının dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına ve daha sonra da iptaline karar verilmesi istemiyle 11.8.1997 tarihinde adli yargı yerine dava açılmıştır.
Dava, önce Asliye Hukuk Mahkemesine açılmış ise de; işbölümü yönünden davalı tarafın itirazını, bunun davacı tarafça kabul edildiğini dikkate alan ve ihtilafın çözümünün Kooperatifler Kanunu hükümlerine tabi olduğu gerekçesine dayanan Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.10.1997 gün ve 97/510-496 sayılı kararıyla, dava dosyası Nöbetçi Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir.
ANKARA ASLİYE 1. TİCARET MAHKEMESİ; 18.12.1997 gün ve 1997/644-675 sayı ile, davacılar vekilinin 1.12.1997 tarihli dilekçesinde, davanın idari bir işlemin iptali niteliğinde olduğu ve bu tür davaların idare mahkemelerinin görevinde bulunduğunu ileri sürerek görevsizlik kararı verilmesini istediği, 18.12.1997 günlü oturumda taraf vekillerinin de görevsizlik kararı verilmesini talep ettikleri gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Davacı, bu kez, 24.6.1997 gününde yapılan Genel Kurul tarafından kendisinin seçildiği Yönetim Kurulu Üyeliğine Bakanlıkça başka birinin atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle 18.3.1998 tarihinde idari yargı yerine dava açmıştır.
ANKARA 6. İDARE MAHKEMESİ: 30/4/1998 gün ve E. 1998/247 sayı ile, 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun 1. maddesinde, Tarım Kredi Kooperatiflerinin kuruluş ve kapsamının gösterildiği; Ek. 2. maddesinde, kooperatifler, bölge birlikleri ve merkez birliğinin, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının teftiş ve denetimine tabi olup, bu teftiş ve denetim sonucu verilecek talimatlara uymak zorunda bulunduğunun hükme bağlandığı; aynı Yasanın 20. maddesinde "Bu Kanun ve Kanuna göre düzenlenen ana sözleşmelerde açıklık bulunmayan hususlar için 1163 sayılı Kooperatifler Kanununu hükümleri uygulanır." kuralına yer verildiği; 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 99. maddesinde ise, bu Kanunla düzenlenen hususlarda doğan hukuk davalarının tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılacağına işaret edildiği; anılan hükümlerin değerlendirilmesinden, tarım kredi kooperatiflerinin genel anlamdaki kooperatiflerden ayrı tutulmadıklarının, gerçek kişilerce kar veya verimlilikleri artırmak gibi ticari maksatla bir araya gelinerek kurulan, ancak diğer ticaret şirketlerinden farklı imkanlardan yararlanabilen özel hukuk tüzel kişileri olduklarının, hukuki ihtilaflarda tarafların tacir kabul edildiklerinin, bakanlığın teftiş ve denetim yetkisinin ise özel hukuk alanından kaynaklanan ve bu hukuk alanına uygunluğun sağlanmasına yönelik kontrol mekanizması olduğunun anlaşıldığı; bu durumda, davacının Yönetim Kurulu Üyeliğinden alınması özel hukuk kurumunun iç işleyişiyle ilgili olduğundan, buna ilişkin olarak kullanılan Bakanlık yetkisinin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminde adli yargının görevli olduğu sonucuna varıldığı, ancak daha önce adli yargı yerince görevsizlik kararı verildiğinden bahisle, görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiş, adli ve idari yargı dosyaları adıgeçen Mahkeme Başkanlığının 21.5.1998 günlü, 1998/247 sayılı yazısı ekinde Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Mustafa Bumin'in Başkanlığında, Üyeler: O. Hulusi Mustafaoğlu, M. Salim Özer, Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, Dr. Erol Alpar ve Ertuğrul Taka'nın katılımlarıyla yapılan 6.7.1998 günlü toplantısında, Raportör Hakim İsa Yeğenoğlu'nun davanın çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Erdoğan Güneş ile Danıştay Savcısı Tülin Özdemir'in davanın çözümü idari yargının görev alanına girdiğinden İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin 24.6.1997 tarihli Olağan Genel Kurul toplantı tutanaklarının Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca onaylanmaması nedeniyle, sözkonusu Genel Kurul tarafından Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilmiş olan davacının yerine Bakanlıkça başka birinin atanmasına ilişkin işlemin iptali isteminden ibarettir. İlgili yasal düzenlenmeyi incelemeden önce, kooperatifçiliğin ülkemizdeki gelişimine bakılmasında yarar bulunduğu düşüncesiyle, konuya değinen Anayasa Mahkemesinin 13.1.1997 günlü, E. 1985/22, K. 1987/2 sayılı kararının ilgili bölümünden özetle nakletmek gerekirse:
Demokratik gelişimin önderliğini yapan batı ülkelerinde, geçen yüzyılın ortalarında varlığını kabul ettiren ve bireylerin kendi gereksinimlerini kendilerinin sağlaması ve karşılıklı yardımlaşma temelinde büyük ekonomik güç oluşturulması fikrine dayanan kooperatifçilik, bir ekonomik sistem olarak giderek büyük önem kazanmıştır. Bireylerin kooperatif çatısı altında birleşerek anamal egemenliğine dayanan geleneksel ekonomik düzenin baskısından kurtulmaları, yeni bir demokratik ve sosyal adaletçi hukuk düzeninin de temelini oluşturmuştur.
Ülkemizde ise, bireysel küçük ekonomik birimlerin işbirliği yaparak kooperatifleşmesi, egemen olan bireysel ekonomik yapı karşısında kolay olmamıştır. Cumhuriyet döneminde, Devlet önderliğinde ticaret ve endüstri kurumları oluşturularak büyük ekonomik atılımlar gerçekleştirilirken, diğer yanda 29/5/1926 tarih ve 865 sayılı Ticaret Kanunu ile bir ticaret şirketi olarak kabul edilen kooperatiflere ilişkin hükümlerin, tarım alanında istenilen gelişmeyi sağlayamadığı görülmüş; özellikle tarım sektöründe, çıkarlarını korumakta yeterli bilgi ve tecrübesi olmayan köylünün zarara uğramaması ve kooperatif kuruluşların ve bunların dayandığı temel felsefenin dejenere edilmesinin önüne geçilmek suretiyle halkın bu kurumlara saygı ve güvenini yitirmemesinin sağlanması düşüncesiyle, Devlet gözetimi altında özel kanunlarla tarım kredi ve tarım satış kooperatifleri kurulması yoluna gidilmiştir.
Nitekim, 21.10.1935 tarih ve 2836 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanununda yer alan Devletin önderliğine, yardım ve korumasına ilişkin hükümler, yukarıda açıklanan gelişimin bir sonucudur. 18.4.1972 tarih ve 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu ise, kooperatifçiliğin ülkemizdeki gelişiminin bir ürünü olarak, kırsal bölgelerimizin tarımsal örgütlenmesi ve kalkınması amacına, giderek kökleşen ve yaygınlaşan demokratik ilkeler çerçevesinde bir yaklaşım sağlamıştır. Ancak, bu demokratik yaklaşımın oluşturduğu kuruluşların kimi aşamalarında Devletin müdahalede bulunmasını, gerek 1961 ve gerek 1982 tarihli Anayasaların Devleti kooperatif ortaklarının meslek ve geçimleriyle ilgili ihtiyaçlarının teminine yönelik yasal ve yönetimsel önlemleri almak ve bu amaçla kooperatifçiliğin gelişmesini sağlamakla yükümlü tutması ve kooperatifleri Devletin her türlü kontrol ve denetimine tabi kılması karşısında, doğal karşılamak gerekir.
Sözkonusu Yasanın bazı maddelerini değiştiren 237 sayılı KHK.'nin değiştirilerek kabulüne dair 7.6.1985 tarih ve 3223 sayılı Yasada, bu düşünce ve Anayasal buyruğun ağırlığı daha da belirgin olarak görülmektedir. (Genel açıklama bölümünün özetlendiği Anayasa Mahkemesinin 13.1.1987 günlü,
E. 1985/22, K. 1987/2 sayılı kararı, 1581 sayılı Yasada değişiklik yapan 3223
sayılı Yasanın iptali isteminin reddi yolunda olup, A.M.K.D. 23. sayısında; 5.7.1987 tarih ve 19508 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.) Daha sonra yürürlüğe giren 24.6.1995 tarih ve 553 sayılı KHK. ile yapılan değişiklikler ise, 3223 sayılı Yasa ile getirilen Devletin müdahalelerini büyük ölçüde kaldırmıştır.
Bugün yürürlükte bulunan yasal düzenlemenin incelenmesine gelince; Anayasanın 171. maddesinde "Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır." kuralına yer verilmiştir.
18.4.1972 tarih ve 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun "Kuruluş ve kapsam" başlıklı 1. maddesinin birinci fıkrasında "Bu Kanunda yazılı hükümlerden faydalanılmak suretiyle üreticiler, aralarında ekonomik menfaatlerini korumak ve özellikle meslek ve geçimleriyle ilgili ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla karşılıklı yardım ilkesine dayanan ve tüzel kişiliği olan değişir ortaklı, değişir sermayeli Tarım Kredi Kooperatifleri kurabilirler." hükmüne yer verilmiş; 553 sayılı KHK. ile değişik 4. maddesinde, Merkez Birliği Yönetim Kurulunun, Genel Kurul temsilcilerinin kendi aralarından üç sene için seçecekleri dokuz üyeden teşekkül edeceği; 553 sayılı KHK. ile değişik 6. maddesinin üçüncü fıkrasında, seçimle işbaşına gelen ve göreve son verilme, çekilme veya diğer herhangi bir sebeple yönetim kurulu üyelikleri ile denetçilikleri sona erenlerin yerlerine yönetim kurullarınca yedeklerinin çağırılacakları, ancak yedeklerin katılımı ile de Merkez Birliğinde yönetim kurulu üyelikleri sayısı tamamlanamaz ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca genel kurula çağrılacağı; 3612 sayılı Yasa ile değişik 7. maddesine göre, örnek ana sözleşmelerin, ilgili kuruluşların da görüşü alınarak Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanacağı ve ana sözleşmelerdeki değişikliklerin de aynı usule tabi olacağı; 8. maddesinde, Merkez Birliği genel kurullarının verecekleri kararların Ticaret Bakanlığının (Geçici 10. maddeye göre Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının) onayı ile kesinleşeceği; 11. maddesinde, kooperatiflerle bölge ve merkez birliklerinin kredi ihtiyaçlarının esas itibariyle T.C. Ziraat Bankası ve üçüncü maddeye göre kurulacak bankaca karşılanacağı ve T.C. Ziraat Bankasının, verdiği kredilerin açılış gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını kontrol edebileceği; 19. maddesinde, ortakların kooperatifleriyle yapacakları her türlü işlemlerinde ve kooperatifler ile birliklerin icra makamları, resmi daireler ve mahkemeler nezdindeki dava, takip ve tahsille ilgili her türlü taleplerinde ve yapacakları ve temin edecekleri kredi muamelelerinde bütün resim, harç ve çeşitli vergiler ile kurumlar, gider, gayrımenkul artışı, intikal ve diğer vergilerden muaf oldukları; değişik Ek. 1. maddesinde, Merkez Birliğinde, Genel Kurulca temsilciler arasından veya dışarıdan seçilen iki denetçinin yanısıra, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı ile T.C. Ziraat Bankasını temsilen mensupları arasından birer denetçi atanacağı; değişik Ek 2. maddesinde, kooperatifler, bölge birlikleri ve merkezbirliğinin, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının teftiş ve denetimine tabi oldukları ve bu teftiş ve denetimler sonucu Bakanlığın vereceği talimatlara uymak zorunda bulundukları, hükme bağlanmıştır.
Anılan Yasanın 7. maddesi uyarınca Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca hazırlanan Merkez Birliği Anasözleşmesinin 22.2.1997 günlü Bakan oluruyla değişik 26. maddesinde "Seçimleri tasdik olunmayan veya herhangi bir sebeple üyelikleri sona erenlerin yerine üyelikten ayrılanların temsil ettikleri bölgelerdeki yedek üyeler, bu mümkün olmadığı takdirde, yönetim kurulunda temsilcisi bulunmayan bölgelerdeki yedekler çağrılır. Yedek üyelerin çağrılmasına rağmen yönetim kurulu üye sayısı tamamlanamaz ise, boş bulunan üyeliklere ilk genel kurula kadar görev yapmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından atama yapılır. Yedek üyelerden getirilenler müteakip genel kurula kadar görevlerine devam ederler. Yönetim kuruluna seçimle gelenlerin ekseriyeti kaybetmesi halinde genel kurul, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca toplantıya çağrılır." kuralına yer verilmiştir.
Anılan hükümlerden, finansman olanağı ile vergi, resim ve harçlarla kimi gider ve masraflardan muaf tutulmaları bakımından tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin kamu tüzel kişiliğine yaklaştığı; gerek anasözleşmelerin hazırlanmasında gerek asgari düzeyde de olsa organları üzerinde ve gerekse teftiş ve denetimleri bakımından idareye tanınan yetkiler dikkate alındığında, hizmet kamu kuruluşları gibi, ancak daha gevşek şekilde, idari vesayet altında bulundukları; bunun ise, yukarıda belirtilen Anayasa kuralında işaret edilen milli ekonominin yararları dikkate alınarak kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri almak şeklinde Devlete yüklenen görev kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Belirtilen tüm bu hususlar, idarenin kamu gücüne dayanarak tek yanlı biçimde ve re'sen hareket ettiğini göstermekte olup; Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca bu kapsamda tesis edilen dava konusu atama işlemi idari bir işlem niteliğini taşımakta ve bunun idare hukuku esaslarına göre yargısal denetimi görevi idari yargı yerlerine ait bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 6. İdare Mahkemesince 2247 sayılı Yasanın 19. maddesine göre yapılan başvurunun reddi gerekmektedir.
SONUÇ : Anlaşmazlığın niteliğine göre, davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğine, bu nedenle Ankara 6. İdare Mahkemesinin 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca vaki 30.4.1998 günlü, E. 1998/247 sayılı başvurusunun reddine, 6.7.1998 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
7. Daire 1987/2026 E. , 1989/1689 K.
"İçtihat Metni"
Daire : YEDİNCİ DAİRE
Karar Yılı : 1989
Karar No : 1689
Esas Yılı : 1987
Esas No : 2026
Karar Tarihi : 22/06/989
TARIMSAL AMAÇLI BİR KURULUŞ OLAN YÜKÜMLÜ KOOPERATİFİN, YAPMIŞ OLDUĞU ZİRAAT ALETLERİ VE GEREÇLERİ İLE BUNLARIN YEDEK PARÇALARININ SATIŞINA YÖNELİK TESLİMLERİN, 3065 SAYILI K.D.V. KANUNUNUN 17.MADDESİNİN 1.FIKRASININ (a) BENDİNDE YER ALAN "TARIMI YAYMAK" AMACIYLA YAPILMIŞ VE İSTİSNA KAPSAMINDA YER ALAN TESLİMLERDEN OLDUĞUNUN KABULÜ GEREKECEĞİ HK.
Uyuşmazlık, tarımsal amaçlı bir kuruluş olan yükümlü kooperatifin, üyelerinin sosyal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik teslimleri dışında kalan ve makinalı tarım için gerekli olan zirai araç ve gereçleri ile bunlara ait yedek parça teslimlerinin katma değer vergisinden istisna edilip edilmeyeceğine ilişkindir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun, "Sosyal ve Askeri Amaçlı İstisnalar ve Diğer İstisnalar"la ilgili bölümünde yer alan ve "Kültür ve Eğitim Amacı Taşıyan İstisnalar" başlığı altında düzenlenen 17.maddesinin 1.fıkrasında sayılan kuruluşlar arasında "tarımsal amaçlı kooperatifler de yer almakta olup, anılan kanun maddesinin aynı fıkrasının (a) bendinde; birinci fıkrada yer alan kuruluşların, "ilim, fen ve güzel sanatları ve tarımı yaymak, ıslah ve teşvik amacıyla yaptıkları teslim ve hizmetlerin" katma değer vergisinden istisna edildiği belirtilmiştir.
Bu hükme göre tarımsal amaçlı kooperatiflerin, tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacıyla yaptıkları teslim ve hizmetler katma değer vergisi istisnaları arasında yer almaktadır.
Temyiz isteminde bulunan kooperatifin tarımsal amaçlı kooperatiflerden olduğunda uyuşmazlık yoktur.
Mevcut uyuşmazlığın çözümü ise, tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacıyla yapılan teslim ve hizmetlerin anlam ve kapsamının belirlenmesine bağlıdır.
Katma Değer Vergisi Kanun Tasarısının yukarıda anılan 17.maddesinin 1.fıkrasına ilişkin kısmında, tarımsal amaçlı kooperatiflerin yer almadığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında verilen bir önergeyle "tarımsal amaçlı kooperatifler" ibaresinin 17.maddesinin 1.fıkrasına konulduğu ve buna ilişkin önergenin gerekçesinde de; kırsal alanda yaşayan çiftçilerin gelir düzeylerinin düşük olduğu, kırsal alandaki gelişmeler için en önemli araçlardan birinin tarımsal kooperatifler olduğu ve tarımsal kooperatiflerin çiftçilere yönelik yardımının, teknik girdilerin tümünün ucuza, yerinde ve zamanında ve kaliteli olarak sağlanması olduğu, bu nedenle sözü edilen kooperatiflerin gerekli teşviki ve desteği görmek durumunda bulundukları, katma değer vergisinin bu kooperatiflerden alınması halinde olumsuz bir faktörün yaratılmış olacağının öne sürüldüğü ve önerinin Genel Kurulca görüşme açılmaksızın aynen kabul edildiği, görüşme tutanaklarının incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Bu duruma göre, teklif gerekçesi, 17.maddenin ilgili kısmının da gerekçesini teşkil ettiğinden tarımsal amaçlı kooperatiflerin, tarım alet ve yedek parçalarıyla, suni gübre, tohum, ilaç ve yemlerini temin ve çiftçiye tesliminin tarımı yayma, ıslah ve teşvik amacıyla yapılan teslimler kapsamında kabulü gerektiği gibi, söz konusu araç ve gereçlerin tarımda üretimi artırmaya, tarım ve üretimin kalitesini yükseltmeye, tarım sahalarını genişletmeye büyük ölçüde yardımcı olduğu kuşkusuzdur
Diğer taraftan yükümlü kooperatifin, dosyada bulunan, ihtilaflı döneme ilişkin onaylı satış listelerinin incelenmesinden, yedek parça ve lastiklerine ait olduğu yolunda vergi mahkemesi kararında öne sürülen hususun da yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla; tarımsal amaçlı bir kuruluş olan yükümlü kooperatifin, ihtilaflı dönemde yapmış olduğu (ziraat aletleri ve gereçleri ile bunların yedek parçalarının satışına yönelik) teslimlerinin katma değer vergisi istisnası kapsamında bulunduğunun kabulü gerekirken Vergi Mahkemesince aksi yönde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına karar verildi.
11. Daire 1995/1212 E. , 1995/1837 K.
"İçtihat Metni"
Daire : ONBİRİNCİ DAİRE
Karar Yılı : 1995
Karar No : 1837
Esas Yılı : 1995
Esas No : 1212
Karar Tarihi : 08/06/995
TARIM KREDİ KOOPERATİFİNİN TARIMI YAYMAK ISLAH VE TEŞVİK ETMEK AMACIYLA YAPTIĞI TESLİMLERİNİN KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNUN 17.MADDESİNE GÖRE VERGİDEN MÜSTESNA OLDUĞU HK.
Yükümlü tarım kredi kooperatifinin ortaklarına tarımsal amaçlı olarak kullandırdığı nakdi krediler ile ayni olarak yapılan teslimlerde ertelenen borç nedeniyle tahakkuk ettirilen faiz için herhangi bir belge düzenlenmediği gibi katma değer vergisi beyannamesine de dahil edilmediğinin inceleme raporuyla saptanması üzerine yükümlü kooperatif adına 1987 yılı Ağustos dönemi için kaçakçılık cezalı katma değer vergisi salınmıştır. ... Vergi Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı kararıyla; 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanununun 19/B-a maddesinde bu kanun kapsamına giren kooperatiflerin, kurumlar, gider, gayrimenkul kıymet artışı, intikal ve diğer vergilerden muaf tutulduğu, 20. maddesinde de, bu kanun ve bu kanuna göre düzenlenen ana sözleşmelerde hüküm bulunmayan hususlar için 1163 sayılı kooperatifler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, 1163 sayılı Kanunun 93/a maddesinde ise kooperatiflere banka ve sigorta muameleleri vergisi yönünden muafiyet tanındığı, öte yandan, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17. maddesinin 1/a bendinde, tarımsal amaçlı kooperatiflerin, ilim, fen ve güzel sanatları, tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacıyla yaptıkları teslim ve hizmetlerinin, aynı maddenin 4/e bendinde, banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına giren işlemlerinin, katma değer vergisinden istisna edildiği hususlarının düzenlendiği, buna göre bir kredi kuruluşu olan davacı kooperatifin ortaklarına sağladığı nakdi ve ayni krediler dolayısıyla kendi namına tahakkuk ettirdiği faizler banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına giren işlemler olduğu ve 3065 sayılı Kanunun 4/e bendinde de banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi işlemlerin katma değer vergisinden müstesna tutulduğu gerekçesiyle yapılan cezalı tarhiyat terkin edilmiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğü, 3065 sayılı Kanunun 24/c maddesinde vade farkı ve faiz gibi gelirlerin katma değer vergisi matrahına dahil edileceği hususu öngörülmüş olup, yükümlü kooperatifin tahakkuk ettirdiği faiz gelirini katma değer vergisi matrahına dahil etmediğinin incelemeyle saptanması üzerine yapılan cezalı tarhiyatın yasal olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını istemektedir.
Uyuşmazlık, tarımsal amaçlı bir kuruluş olan yükümlü kooperatifin, üyelerinin tarıma yönelik ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptığı teslimler nedeniyle tahakkuk eden faizlerin katma değer vergisinden istisna edilip edilmeyeceğine ilişkindir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun "Sosyal ve Askeri Amaçlı İstisnalar ve Diğer İstisnalar"la ilgili bölümünde yer alan ve "Kültür ve Eğitim Amacı Taşıyan İstisnalar" başlığı altında düzenlenen 17 nci maddesinin 1 inci fıkrasında sayılan kuruluşlar arasında "tarımsal amaçlı kooperatifler'de yer almakta olup, anılan kanun maddesinin aynı fıkrasının (a) bendinde; birinci fıkrada yer alan kuruluşların, "ilim, fen ve güzel sanatlar ve tarımı yaymak, ıslah ve teşvik amacıyla yaptıkları teslim ve hizmetlerin" katma değer vergisinden istisna edildiği hüküm altına alınmıştır.
Bu hükme göre; tarımsal amaçlı kooperatiflerin, tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacıyla yaptıkları teslim ve hizmetler katma değer vergisi istisnaları arasında yer almaktadır.
Yükümlü tarım kredi kooperatifinin tarımsal amaçlı kooperatif olduğu, ortaklarına kullandırdığı nakdi ve ayni kredilerin de tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacı taşıdığı hususu ihtilafsızdır.
Bu durumda yükümlü kooperatifin tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacıyla yaptığı teslimler, 3065 sayılı Kanunun 17. maddesine göre katma değer vergisinden müstesna tutulduğuna göre, bu teslimler nedeniyle tahakkuk eden faizlerin istisna kapsamında olduğunun kabulü gerekeceğinden mahkemece cezalı tarhiyatın terkininde sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle temyiz isteminin reddine, ... Vergi Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı kararının onanmasına, karar verildi.
T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/713
KARAR NO : 2018/1099
ASIL DAVA : Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
KARŞI DAVA : Davacının Kooperatife olan Aidat borcunun tahsili
DAVA TARİHİ : 04/07/2017
KARŞI DAVA TARİHİ : 08/08/2017
KARAR TARİHİ : 07/11/2018
Mahkememizde görülmekte olan Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dilekçesinde özetle ; müvekkilinin .... yılında .... devraldığı hisse nedeniyle davalı kooperatife üye olduğunu ve kooperatifteki ......katta bulunan ve tapuya ......... nolu parselde kayıtlı .... nolu bağımsız bölümü 26.06.2001 tarihinde .... isimli şahsa sattığını ve kooperatif üyeliğinden istifa ettiğini pek çok kez davalı kooperatife noter kanalıyla ihtarname keşide ederek bildirdiğini ve üyeliğinin silinmesini talep ettiğini buna rağmen davalı kooperatifin ısrarla üyeliğinin devam ettiğinden bahisle genel kurullara katılım için toplantı çağrısı yaptığını ve kendisinden farklı icra müdürlükleri vasıtası ile farklı yıllara ilişkin kooperatif aidatlarının talep edildiğini, müvekkilinin hukuki sorun yaşamamak için kendisine gönderilen kooperatif aidatı ile ilgili icra müdürlüğü ödeme emirlerine konu borçları ödediğini belirterek müvekkilinin davalı kooperatifteki ..... arsa paylı,..... nolu bağımsız bölümdeki taşınmazını .... satarak ardından kooperatif üyeliğinden istifa ettiği hususunu davalıya bildirdiği ....tarihinden itibaren kooperatif üyesi olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde ; üye olunmadığının tespitine ilişkin dava açılamayacağını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını ve bu nedenlede davanın usulden reddi gerektiğini, davacının halen dahi kooperatif üyesi olduğunu ve üyeliğinden kaynaklanan hak ve vecibelere sahip olduğ4unu, davacının kooperatif üyelerine tahsis edilen sosyal tesis, lokal ve iki büronun maliki ve hissedarı olduğunu, dairesini satmış ve hatta belirtilen sosyal tesis, lokal ve iki bürodaki hissesini daha devir etmiş olsa dahi kooperatif üyeliğinin devam ettiğini, davacının dairesini devrederken devir alana üyeliğini ve sosyal tesislerdeki haklarını da devir etmesi gerektiğini, davacının sosyal tesisler, lokal ve iki bürodaki tapu kaydını müvekkili kooperatife iade etmesi gerektiğini, ayrıca davacının müvekkili kooperatife ulaşan bir istifa ihtarnamesinin de mevcut olmadığını, Kooperatifler Kanununa göre üyelerin istifa etmesinin belirli kurallara bağlandığını belirtmiş;
Karşı dava dilekçesinde ise ; davacının toplam 6.750.00 TL kooperatif genel kurul kararları gereğince borçlu olduğunu belirterek bu bedelin davacı-karşı davalıdan tahsilini talep ettiklerini, davacı-karşı davalının istifa etmiş olsa dahi icra takibine konu aidat borcunu ödemekle yükümlü olduğunu, kooperatifin tasfiye haline girdiğini ve ortaklarına konutlarını teslim ettiğini, kendi adına olan daireyi teslim alan ve daha sonra 3. Kişiye devir eden davalının tasfiye masraflarını ödemekten kaçınamayacağını ve aidat borçlarını ödemesi gerektiğini savunarak, davanın reddi ile karşı davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Asıl dava, davacının davalı kooperatife üye olmadığının tespiti , karşı dava ise , davacının halen kooperatif üyesi olduğundan bahisle ödenmeyen 6.750.00 TL aidat alacağının tahsili istemine ilişkindir.
İstanbul Anadolu 25. İcra müdürlüğünün ..... esas sayılı takip dosyasının celbolunarak yapılan incelenmesinde, davalı kooperatif tarafından davacı aleyhine kooperatif üyelik borcundan ve tasfiye giderlerine katılım borcundan bahisle genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı, davalının takibe itiraz ettiği, icra takibinin durdurulduğu, İstanbul Anadolu 22. İcra müdürlüğünün ...... esas sayılı takip dosyasının celbolunarak yapılan incelenmesinde yine davalı kooperatif tarafından davacı aleyhine 2010 yılı ödenmeyen aidat borcundan bahisle genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı, İstanbul Anadolu 4. İcra müdürlüğünün.... esas sayılı takip dosyasının celbolunarak yapılan incelenmesinde davalı kooperatif tarafından davacı aleyhine 2013 Temmuz Aralık aylarına ait aidat alacağından bahisle genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı, davacının itirazı üzerine takibin durdurulduğu, İstanbul Anadolu 3. İcra müdürlüğünün .esas sayılı takip dosyasının celbolunarak yapılan incelenmesinde, davacı aleyhine 2005-2006 aidat alacağından bahisle genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı, davacının itirazı nedeniyle takibin durdurulduğu, İstanbul Anadolu 7.icra müdürlüğünün ...... esas sayılı takip dosyasının celbolunarak yapılan incelenmesinde , davalı kooperatif tarafından davacı aleyhine 2005-2006-2007-2008 yılları aidat alacağının tahsilinden bahisle genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı, davacının takibe itirazı nedeniyle takibin durdurulduğu tespit edilmiştir.
Asıl ve karşı davaya konu uyuşmazlık, davacının davalı kooperatifin üyeliğinin ne zaman sona erdiği, davalı kooperatifin davacıdan tahsilini talep edebileceği bir alacağı bulunup bulunmadığı hususudur. Tarafların tüm delilleri celbolunarak dava dosyası ve davalı-karşı davacı kooperatife ait ticari defter , kayıt ve dayanak belgeleri üzerinde bilirkişi heyeti aracılığıyla inceleme yaptırılarak kök ve ek rapor alınmıştır. Raporların birbiri ile uyumlu ve denetime açık olduğu görülmekle hükme esas alınmıştır.
Davacı asıl davada cevaba cevap, karşı davaya cevap dilekçesinde ; karşı davada davalı kooperatifin alacak talebine karşı davalıya ortak olmadığı halde haksız olarak tahsil edilmiş olan 1.750.00 TL nin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Talep yönünden harçlandırılmış bir dava olmayıp karşı davada kooperatifin varolduğunu iddia ettiği alacak yönünden takas-mahsup mahiyetinde süresinde ileri sürülmüş bir def'i niteliğinde olduğu mahkememizce kabul edilmiştir.
Dosya kapsamındaki delillere göre, davacının 3 ayrı ihtarname ile kooperatif üyeliğinden istifa ettiğini kooperatife bildirdiği görülmektedir. Öncelikle ..... Noterliğinin .... tarihli . yevmiye sayılı ihtarnamesi ile kooperatiften istifa ettiğini ve üyeliğinin silinmesini talep ettiği, bu ihtarnamenin davalı kooperatif çalışanına ...tarihinde tebliğ edildiği, ikinci kez ....Noterliğinin .... tarihli ve .... yevmiye sayılı ihtarnamesi ile , daha önce kooperatiften istifa ettiğini noter ihtarnamesi ile bildirdiğinden bahisle bundan sonra kooperatifle ilgili hiçbirşeyin kendisine gönderilmemesini talep ettiği, bu ihtarnamenin de ... tarihinde yönetim kurulu çalışanlarından ..... tebliğ edildiği, üçüncü kez de yine .... Noterliğinin . tarihli ve .....yevmiye sayılı ihtarnamesi ile aynı şekilde daha önceden kooperatiften istifa ettiğini bildirerek kooperatifle ilgili hiçbir şeyin kendisine gönderilmemesini talep ettiği , bu ihtarnamenin de kooperatifin çalışanına .... tarihinde tebliğ edildiği tespit edilmiştir.
Kooperatif ortağı olan herkesin ... sayılı Kooperatifler Kanununun 10.maddesinde kooperatiften çıkma hakkı olduğu hüküm altına alınmıştır. Kooperatifler Kanununun 12. Maddesinde de ; " Çıkış , ancak bir hesap senesi sonu için ve en az altı ay önceden haber verilerek yapılır. Ana Sözleşmede daha kısa bir süre belirtilip hesap senesi içinde çıkışa müsaade edilebilir" hükmü bulunmaktadır. Davalı kooperatifin ana sözleşmesinin 13.maddesinde de , ortaklıktan ayrılmanın haber verilmesi gereken süre bir ay olarak belirlenmiştir. 1163 sayılı Yasanın 13.maddesinde de ; "yönetim kurulu , ana sözleşmeye uygun olarak yapılacak isteğe rağmen bir ortağın kooperatiften istifasını kabulden kaçınacak olursa, ortak çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirir. Bildiri tarihinden itibaren çıkma gerçekleşir" hükmü düzenlenmiştir.
Açıklanan yasal düzenlemeye göre somut uyuşmazlıkta davacı kooperatiften çıkma isteğini hesap dönemi sonundan en az bir ay önce 24.10.2005 tarihli noter ihtarnamesi ile davalı kooperatife iletmiş ve ihtarname 27.10.2005 tarihinde kooperatife usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiştir. Davacı daha sonra iki kez gönderdiği ihtarname ile davalı kooperatif ortaklığından çıktığını bildirmiştir. Bu durumda davacı 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa ve davalı kooperatifin ana sözleşmesine uygun şekilde kooperatiften çıkma isteğini üç ayrı ihtarname ile kooperatife iletmiştir. Kooperatiflerde girişte olduğu gibi kooperatif ortaklığından çıkışta da açık kapı prensibi mevcuttur. Kooperatif ortağı tek taraflı irade beyanı ile kooperatiften çıkabilir. Bu isteğin yönetim kurulunca kabul edilmemesi de söz konusu değildir. Bu durumda asıl davada, davacının kooperatif ortaklığından çıkma isteğinin kooperatife usulüne uygun tebliğ ile bildirildiği 24.10.2005 tarihli ihtarnamesi uyarınca tebliğ tarihi 27.10.2005 tarihi itibariyle kooperatif ortaklığının sona erdiği ve kooperatife herhangi bir ödeme yükümlülüğünün kalmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Davalı-karşı davacı kooperatif , karşı davaya konu ettiği alacağına ilişkin olarak davacının dairesini satmış olmasına rağmen kooperatif sosyal tesis ve lokal ve iki büroda hissedar olduğu, bu nedenle hissesini devretmiş olsa bile kooperatif üyeliğinin devam ettiğini, sosyal tesislerdeki hissesini devretmeden kooperatiften istifa edemeyeceğini, davacının usulüne uygun olarak kooperatife ulaşmış istifa ihtarnamesinin bulunmadığını, davacının üyeliğinden kaynaklanan daire ve sosyal tesis tapularını aldıktan sonra istifa ettiğini, oysa ki istifa eden üyelerin de kooperatifin tasfiye masraflarını ve giderlerini ödemek zorunda olduklarını, kuruluştan itibaren bütün üyelerin eşit haklara sahip oldukları halde tasfiye masraflarına da eşit olarak katılmak zorunda olduklarını bu nedenle de üyeliğinin devam ettiği, davalının genel kurul kararları gereğince toplam 6.750.00 TL kooperatife borçlu olduğunu iddia etmektedir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 81.maddesine 13.06.2010 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren değişiklik ile; " Amacına ulaşılarak dağılma sürecine girmiş olan kooperatiflerden çıkan veya çıkarılan ortağın konutu veya işyeri çıkma veya çıkarılma sebebi ile geri alınamaz; ancak bu eski ortaklar daha sonra oluşabilecek tasfiye masraflarına katılırlar. Konut kooperatiflerinde yapı kullanma iznini alınmasını müteakip engeç bir yıl içinde ortakların Kat Mülkiyeti Kanununa göre ferdi münasebet işleri sonuçlandırılır..." hükmü eklenmiştir. Ancak bu hüküm Kooperatifler Kanununa 03.06.2010 tarihli olup, 13.06.2010 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5983 sayılı yasa ile eklenmiştir. Bununla birlikte davacı-karşı davalı , kooperatifçe kendisine tahsis edilen konutun tapusunu aldıktan sonra 24.10.2005 tarihli noter ihtarnamesi ile kooperatiften çıkma talebinde bulunmuş , bu ihtarname 27.10.2005 tarihinde kooperatife usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Sonrasında davacı tarafından iki ayrı ihtarname ile talep yinelenmiştir. Çıkmaya ilişkin ilk noter ihtarnamesinin kooperatife tebliğ tarihi olan 27.10.2005 tarihi itibariyle davacının kooperatiften çıkma işlemi gerçekleştiğinden bu tarihten itibaren davacının davalı kooperatife karşı ödeme yükümlülüğünün kalmadığı ve bu tarihten itibaren kendisine borç tahakkuk ettirilemeyeceği açıktır. Davacının kooperatif ortaklığından çıkması 13.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5983 sayılı Kanundan önce 27.10.2005 tarihinde gerçekleştiğinden, tapusunu alarak kooperatiften 27.10.2005 tarihi itibariyle çıkmış olan davacının belirtilen yasa gereğince çıkmasından sonraki tasfiye masraflarına katılmasının istenemeyeceği vicdani kanaatine varılmıştır.
Yapılan yargılama sonucunda ; dosya kapsamındaki tüm delillere ve alınan bilirkişi raporlarına göre , davacının davalı kooperatif ortaklığından 27.10.2005 tarihi itibariyle ayrıldığı, dolayısıyla bu tarihten sonra davalı kooperatifin ortağı olmadığı, ortaklıktan çıktıktan sonra yürürlüğe giren yasa uyarınca kendisinden tasfiye masrafı da istenemeyeceği, ortaklıktan ayrıldıktan sonraki döneme ilişkin kooperatif ortaklık aidat borcundan bahisle davacıdan tahsil edilen 1.750.00 TL nin yasal dayanağı bulunmamakla birlikte davacı tarafından bu alacak yönünden harçlandırılmış ayrıca bir dava dilekçesi olmayıp, karşı davada sunulan takas-mahsup niteliğinde bir def'iye konu olduğundan, bu alacak yönünden mahkememizce karar verilemeyeceği sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yazılı gerekçe ile ;
1-Asıl davanın KABULÜ ile davacının ....tarihinden itibaren davalı kooperatif üyesi olmadığının TESPİTİNE,
2-Karşı davanın REDDİNE ,